Kusura bakma, geç kaldım.
Sağol, nasılım bilmiyorum. İyim desem de yalan olur. Uzun zaman önce bıraktım kendimi sorgulamayı. Sadece nefes aldığımı biliyorum. Bak biliyorum diyorum çünki hissetmiyorum. Hem iyi olsam ne değişecek ki. Bir yarım yokmuş gibi geliyor bana. Hatta o kalan yarıda değilde giden yarımımla birlikte gitmişim gibi. İşin aslı uykusuzum haddimden fazla. Aslında çok uyuyorum ama bu uyku o uyku değil. Kaçış uykusu, özlem uykusu. Özleyince uyuyorum ben. Bazen sinirimden özlüyorum bazen ihtiyaç duyuyorum özlem adına.
Yok yok öyle birşey değil. İnsan özleyince sarılır, konuşur, arar sorar görür yani kısaca ruhen ve fiziken bir şekilde o özlem duygusunu giderir. Bende olmuyor o. Özledim diyemiyorum fakat onu hatırlatan bir şarkıyı oturup saatlerce dinliyorum. Sonra yoruluyorum. Özlemekten düşünmekten yorulur mu insan. Ağzımdan burnumdan geliyor anılar.
Olur mu öyle şey hiç. Ben vazgeçmedimki, kaybettim. Anladım ama insan vazgeçtiklerini değil kaybettiklerini özlüyormuş. Belki de bu durumda vazgeçilen bendim.
Tabiki hayır. Sadece uyumuyorum. Bazen de parmaklarımdaki tütün kokusundan belli oluyor ona olan hasretim. Kimseyle de konuşmuyorum. Hem kininle konuşmaya kalksam ya halimi durumumu soruyor ya da ondan açıyor konuyu. Bilemezsin kelimelerin insanın boğazını nasıl yırtarcasına dışarı çıkma arzusunda olduğunu. Bir yumruk oturur bazen boğazımın üstüne, saatlerce istesem de konuşamam. Sonra yutmaya başladım cümlelerimi. Yazıyorum o zamanalarda. Şiir yazarım bazen, bazen hiç yollamayacığım ve ya onun hiç okumayacağı kısa mektuplar yazarım.
Ömür takvimim sen olmayındın
Senden kopmalıydım yaprak yaprak.
Kalemim sen olmalıydın
Ben seninle yazmalıydım yazılamayanları
Dilimde ki sözüm
Ağzımdaki tadım
Yanlızlığım, kalabalığım
Dostum düşmanım
Tüm akrabalarım sen olmalıydın.
ve Ben sende tamlanmalıydım
Sana tamamlanmalıydım -01
Teşekkür ederim. Olsun okusa da okumasa da ben onu, ben ona yazarım hep. Olaya benim içimden bakıcak olursak eğer, ben adına bile aşığım var gerisini sen düşün.
Hayır hayır ayrılmadık.Üstelik sorunuzu neden ayrıldınız diye değilde Nerden Ayrıldınız olarak varsayıyoryum. Yollardan ayrıldık biz, mesafelerden. Gitti. O gitti ben kaldım, affetmedim de.
Yok, gittiği için değil dönmediği için affedemedim. Çok bekledim, ömrümden verdim. Ölürüm zannetim beklemekten, ölemedim. Umutla beklemenin ölmekten beter olduğunu da ozamanlar öğrendim. Sabah kalkıyorum, bak uyanmıyorum sadece kalkıyorum. Farkı yok havanın kapalıymış açıkmış, yağmurluymuş güneşliymiş değişen birşey yok. Bekleminin mevsimsel bir kolaylığı olmuyor. Umudla beklenen inatla gelmez. Önceleri kızarsın sonra kızgınlığın geçer umudun başlar yavaş yavaş. Umudun da bitmeye başlayınca anlıyorusun öldüğünü. Bileklerini keserek değil, umudunu keserek öldüğünü.
Ne mi oluyor. Alışıyorsun. Herşeye, beklemeye, özlemeye, ölmeye alışıyorsun. Tiryakisi oluyorsun bu duyguların. Sanki o gün ölmesen hayatında bir şeyler eksik kalıyor. Yada ne bileyim az özlesen hiç umutlanmasan birşeylerin ters gittiğini hissediyorsun. Kalbi titriyor insanın. Gözleri doluyor sonra. Bahane arıyor insan ağlamak için.
Oooo hem de kaç gece, bazen dışıma akardı gözyaşlarım, bazen içime. Gündüzde çok ağladığım oldu da gecenin tadı bir başka. Anllıyorsun ozaman gecelerın gündüzlerden daha uzun ve yoğun olduğunu. Biliyor musun, yüzü yanıyor insanın. Özleyince sıcak akarmış insanın göz yaşı. İşin en kötüsü ise dokunsa damlasına gözyaşının, duracak ağlaman. O yok, yokluğuna ağlıyorsun. Dermanda o yara da.
Bak onu hiç sormadım. Mecbur değildi. Ben onu seviyorum diye onun da beni sevmesi gereklimiydi. Sevgi dediğin karşılıklı mı olur ki.
Çok. Oldukça çok hemde. Her fırsatda düş kurdum. İnsanın ruhu kokuyor bir zaman sonra. Düş çürüğü bu yıkansanda yıkılsanda ruhun sancıyor. Ben hep ona kavuştum, ben hep ondan ayrıldım. Birimde o oldu binimde. Kaçışı oluyor insanında kurtuluşu olmuyor düşlerden. İçimi söktüm ama içimden sökemedim. O kadar sinmiş dünyama.
Bekleyenim sen,
Kavuşulanım sen olmalıydın
Sana hasret çekmeli, seni özlemeliydim
Sen olmalıydın vuslatım
Bahçemin en güzel çiçeği sen olmalıydın
Buram buram sen kokmalıydı ömrüm
Toprağımda sen yetişmeliydin
Yüreğime köksalan sen olmalıydın
Sen olmalıydın uçsuz bucaksız denizim
Ben sende alabora olmalı
Senden batmalıydım
Rüzgarım sen olmalıydın
Seninle dolmalıydı yelkenlerim
Sen olmalıydın mevsimlerim
Tenim sende kavrulmalı
Sana üşümeli, sana donmalıydım -02
Konuşmadım, konuşmaya cesaretim olmadı. Bazen daha çok kaybetmekten korktum, bazen de daha fazla kırmaktan. Şimdi iki yabancıyız, belki de yabancıdan da fazlası. Ama bir zamanlar sarılmıştık. Konuştuk kavgalarımız da oldu sevmelerimiz de. Elleri avucumda terlerdi birzamanlar. Olur olmaz, durduk yerde ansızın geliyor aklıma. Mutlu oluyorum sayıyorum kendimi. Sonra o an geçiyor ve sızısı kalıyor yanımda. Kızıyorum sonra, ona da kendimede. Tükeneceğiz diyorum tükeneceğiz. Ya yanlış insana katlanırken ya da doğru insanı beklerken. Bir gün bir yerlerde birbirimizden habersizce birimiz göçüp gitmiş olacak.Bu düşünce burkuyor içimi, bir şansımız daha olmalıydı ya da hayat en azından bir şans daha verecek kadar adil.
Sen kızgın, kırgın olduğuma bakma. Mezarıma çiçek getirse bile affederim. Belki de getirir bilmiyorum. Pişmanız ama düşman değiliz neticede.
Haklısın, çok şey olabilirdik birlikte. Biz yazık olduk. Yazık oldu sözlerimize, yeminlerimize yazık oldu. Geceleri haram, gündüzleri ziyadesiyle ziyan ettik. Ne geriye dönecek zamanım kaldı ne de ileriye gidecek kadar gücüm. Olduğum yerde durmaya da korkuyorum. Vaz geçecek cesaretim, devam edecek halim kalmadı. Yarım kaldığı içindir belkide bu denli yıkılışım. Belki de yarım değil de geç kalınmışlık da olabilir. Hikaye hep aynıdır ya, ya erken gidersin bir yerlere ya da geç kalırsın bazı şeylere.
Değil işte. Kader deyip işin içinden çıkmak o kadar kolay olmuyor. Alnım acıyor biliyor musun. Hani dedim, alın yazısıysa yaşadığım, defalarca sildim derimi yırtarcasına. Değişen hiçbirşey olmadı. Değer miydi değmezmiydi sorgulamadım. Kendi içime öldüm ben. Kendi içime susturdum dilimi bazen. İnsanın dilide acıyor konuşamayınca. Susunca başka, susturulunca başka.
Haklısın, kabahtin çoğu bende. Kırdım kıldığımdan fazla, yandığımdan çok yaktım belkide. Hatta sevildiğimden fazla sevdim. Fazlanın zarar verdiğini de geç öğrendim. Onu sorgulamıyorum, kendimi suçluyorum. Elinden birşey gelmeyince anlıyorsun alışmanın sadece çaresiz kalmak olduğunu.
Olur onuda anlatayım : Hayata değil ona tutunurdum. Kendimden fazla güvenirdim. Bir gülüşü var hele, her duyduğumda aklımı yitirir çocuklaşırdım yanında. Sesi değince kulağıma, küçülürdüm ufalırdım, kendi yüreğime sığacak kadar olurdum. Ne güzel severdi be. Hiç bitmeyecek, hiç gitmeyecek sanırdım. O belki de sesimi dahi unuttu ama ben onun gidişinin ayak sesini bile hatırlıyorum. Gitmeyecekti gidemeyecekti, gitmemeliydi, gitmezdi de yolu ben tarif etmeseydim. Varken bile unutuldum, yokken niye hatırlasın ki...O o kadar çok şeydi benim için, herşeye benziyordu, herşey ona benziyordu. Gözlerine bakarken ölümü unuturdum. Sarılınca hele yüreğinin sesi karışınca dünyama, cennet diyordum, cennetim diyordum. Saatlerce konuşsa bir an bile sıkılmadan dinlerdim. Ne konuştuğu da o kadar önemli değildi, sanki iki dudağının arasında yaşıyordum. Susunca ölecektim. Bir daha hiç aynı yaşam sevinciyle yaslanmadım bir gövdeye. Hani bence bir insan bir insanı bu kadar sevmemeli, sevdirmemeli. Hiç kimse kimsenin kimyası, coğrafyası, dünyası olmamlı. Yeryüzünde yaşanmalı aşk dediğin, yar yüzünde değil.
Savunulacak bir yanımda yok. O zaman sevmekle şimdi sevmenin arasında ne pişmanlıklar, ne keşkeler, ne umutlar, ne hayeller yok oldu gitti.
Kime niye. Ben kendime bile inanmıyorum ki artık. Her gün öldüm sanıyorum, bir bakıyorum ki halen daha yaşaya biliyorum. Yoruldum. Yorgunum. Bıktım belki de bazı şeyleri değiştirmek için çabalamaktan, değiştirememekten. Ne zaman umrumda, ne mekan. Uzansam gözlerine, gönlüne koysam başımı, sevgisiyle sarsa, merhametini örtse üzerime en önemliside hiç değişmemiş olsak ve zaman bizi ölümle tahtit etmese. Oysa şimdi iki anı olarak kaldık hafızalarımızda. Herkes kendi masalını yaşıyor. Defalarca sorup kendime cevabını veremediğim ve hiç öğrenemeyeceiğim bir soru var aklımda. GİDENE Mİ ZOR AYRILIK YOKSA KALANA MI ?
İkimizde farklıyız artık. Bıraktığımız gibi değiliz. Şahıslarda değil duuygularda bulduk yaşanılamayanları. Onda telafisi olmayan haklı bir kırgınlık, bende ise boşa harcanmış bir yaşam var. Beraberce yaşayamadıklarımızla yaşlandık. Kaç geceyi södürdük kültablalarında, kaç defa ısırdık dilimizi adlarımızı söylerken. Mevsim kışda kaldı birimizde, diğerimiz hiç yaz görmeyecek belki de.
Sana dürüst olacağım. Giden dönmeyecek, açılan yara kapanmayacak hatalarım-ın-ımızın telafisi olmayacak, kimse kimseden nefret dahi etmeyecek. O son ümidin cenazesini daha bu sabah kaldırdım yüreğimden. Öyle sessiz kalınacak ki, kimse konuşmaya cesaret edemeyecek. Ne kavuşulunacak nede ayrılık zaman aşımına uğrayacak.
Bütün saatlerim seni göstermeliydi,
Ömrüm sen olmalıydın
Sana tükenmeliydim dakika dakika.
Dünyamın ulu çınarı sen olmalıydın,
Gölgende soğumalıydı ateşim terim,
Gövden de dinlenmeliydi bedenim
Gecemde ayım
Günüm de güneşim sen olmalıydın
Sende uyumalı
Seninle uyanmalıydım
Üzerime düşen çiğ damlası sen olmalıydın
Heybemde umudum
Yanımda azığım
Pınarlarımda suyum sen olmalıydın
Ve ben seni içmeliydim avuç avuç, kana kana -03
Yok hiç olmaycak. Artık ilk günki kadar acıtmıyor yokluğu canımı. Ama sanki o acıyıda çekmesem iyice kaybedecekmişim gibi geliyor bana.
Bilmiyorum, basitçe bilmiyorum. Gitsem yine sever mi, dönerse severmiyim eskisi gibi.Bence herkes kendi içinde bitirdi sevmeyi. Sadece alışık olduğu duyguları yaşamaya çalışıyor insan.
Başkası olmadı olamazda. Onda bulduğumu başkasında aramam ya da bulmam mümkün değil. Bir babaya güvenir gibi, bir anneye inanır gibi, hani nasıl desem insan sevdiğini evladı gibi, kaşı gözü canı gibi ruhu gibi hissede bilir mi. İste bende olan buydu varlığı dünyam, yokluğu kıyametimdi.
Tabi, ilk zamanlar çok yanmadı canım. Zaman geçtikce hissettim benden eksilenleri. Danışacak, dayanacak, kızacak gülecek merhamet gösterecek...Kısaca ellerimi uzatınca boş kalınca anladım. O an anlıyor insan, bağırmanın içinde acı varsa adının haykırış, haykırışın içinde isyan varsa adının feryad olduğunu.
Zor sordun bu sefer. Uzaklık okadar da önemli değil, en fazla gözüm görmedi. Ama daha çok özledim. Bir ben oldum, bazen o oldum kendimde. Bana kızdım onun adına, ona yalvardım benim yerime. O kadar çok düşünüdm ki, aklıma kaçırdım.
İllaki o şekilde de düşündüm. Ya alışırsa dedim yokluğuma ya tilki dönmesin diye dükkanı yakarsa dedim. O beklerken gitmedim ben, ya ben giderken beni beklemiyor olursa dedim. Yanında değil yakınında olursam başkasını sevmesinimi seyeredecektim. Bazen ne gemi ne liman yakılır, sular çekilmiştir de ne giden ne de bekleyen olur. Olurda dedim bir sabah kalktığında ’hava mı soğuk ben mi soğudum, yüreğime kadar üşümüşüm’ derse dedim. Bazen korktum, bazen utandım. Cesaretim olmadı bir zaman, birzaman hissedemedim. Başlangıcın mı sonunmu acısının daha yıkıcı olduğunu.